Üniversitenin son günleriydi. Okulda en çok sevdiğim
hocanın odasındaydım.
Bana, “ Ne olmak istiyorsun? “ dedi.
"Entelektüel olmak istiyorum.” dedim.
"Senden entelektüel olmaz” dedi.
Çok şaşırmıştım.
Biraz duraksadıktan sonra,kırgın ve alıngan bir ses
tonuyla;
"Dersinizi 3 sene önce alıp geçtim. Dersinizi almama
rağmen hala bütün derslerinize giriyorum.
Şu gördüğünüz okulda en çok okuyan öğrenci benim. Bir tek kişi daha gösterebilir misiniz benim gibi
okuyan, araştıran ve sizinle sınıfın ortasında yeri gelince sert tartışmalara
giren? “ dedim.
Ciddi bir ifadeyle tekrar;
"Senden entelektüel olmaz” dedi.
İyice hiddetlenmiştim.
" İyi benden olmasın, doçentlik tezlerine bile
kaynak hazırladığım, konular önerdiğim şu gördüğünüz hocalarımızdan olsun!
“dedim.
Profesör, gülümseyerek geriye yaslandı. Uzun uzun baktı.
Ben hocanın en gözde öğrencisi olduğumu ve bu konuda tam aksi şeyler
söyleyeceğini tahmin ediyordum.
"Bak evladım” dedi.
"Senden çok iyi bir araştırmacı yazar olur. Ama
entelektüel olmaz . Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde,
bana bir entelektüel gibi “ Niçin olmaz? “ diye sormadın, aksine bir köylü gibi
kızdın, alındın ve hiddetlendin.” dedi.
Hocayı dinliyordum dikkatle bir yandan da ruh halimden
kurtulup, ne söylediğini anlamaya çalışıyordum.
"Yazarlık bilgi işidir. Entelektüellik bilgi değil,
davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin
okuması gerekir. Ben çok okuyan bir adamım. Ama entellektüel değilim. Hayata
senin tepkilerini veriyorum. Oğlum da çok okuyan birisi. O da yetmez. Ancak
entelektüel olmaya ondan sonra gelecek nesillerle başlanır. “
Hocanın söyledikleri kafama çakılmıştı.
"Şu okulun önüne bak. Hepsi son model araba dolu ve
hepsi hocalara ait. Her iki sene de bir de model yenilerler. Gerçekten böyle
bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar. Çünkü o yüksek unvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ve diplomaları ne kadar yüksek
olursa olsun, ruhlarındaki insan bir feodal köylü. Güçlerini topluma kabul
ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. Gerçek bir entelektüel asla bu
güdüyle hareket etmez” dedi.
Odadan çıktığım günden beri bu hayat dersi niteliğindeki
konuşmayı, her ne zaman TV’lerde büyük unvanlarla tartışan insanların bir anda
ilkel öfke krizlerine girerek birbirlerine hezeyanlarla saldırdıkları zaman
hatırlarım.
(Alıntı)
Kitap Edward Said
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder