Son dönemde
dünyada ve ülkemizde yaşanan bazı gelişmeler nedeniyle ekonomide geleceği öngörmenin
çok zorlaştığı ve piyasaların bilinen kuralların dışında tepki verdiği ile
ilgili yorumlar görüyorum. “Borsa
faizle birlikte yükseliyor, TL değer kaybediyor, altın fiyatı dışarıda düşüyor
ama Türkiye'de yükseliyor” gibi. Basında ve sosyal medyada ekonomistlere
yöneltilen kur, faiz ve enflasyon ne olacak gibi sorular yer alıyor. Ekonomistler de aralarında hemfikir değiller. Mesela
“faiz enflasyona sebep olur” söylemi de karşı karşıya olunan sorunu açıklamakta
çok yetersiz kalan öngörülerden biri. Dünyanın 19. ekonomisinin yaşadığı
sorunlar bu kadar basit, tek bilinmeyenli bir denkleme indirgenemez.
Ekonomi Zordur
Çoğumuz zor
şeyleri tanımlamak için “roket bilimi” yakıştırmasını kullanırız veya üzerinde
çalıştığımız bir şey hakkında “roket bilimi değil ya!” ifadesini kullanırız. Ama roketleri kontrol etmek için yeterince
bilgiye sahip olsak bile, ekonomi ilkelerine rağmen sonuçları /insanları
kontrol etmek için neden yeterince başarılı olamadığımızı anlamakta zorlanırız.
Ekonominin ele aldığı sorunların - özellikle sonuçları kontrol etmek söz konusu
olduğunda- çözümü çok daha karmaşık ve zordur. Fizik biliminde formüller
denklemler vardır. Bu formüllerin içinde, örneğin insan beklenti ve davranışları
bir değişken olarak yer almaz. Karşılaşılan ekonomik sorunların çözümünde
uygulanan ekonomi politikası ve modeller birden fazla varsayım ve kontrol
edilmesi güç değişkenler içerdiğinden uygulandığı sosyal yapılarda standart çözümler
sunmaz. Ekonomi fizik bilimi gibi değildir, akıl yürütme ve analojiler
ekonomide genellikle yanıltıcıdır. İnsanlar arasındaki ekonomik etkileşimlerde
belirlenen hedeflere herkes katılmaz. Üzerinde mutabık kalınan hedeflere ulaşılsa
bile milyonlarca insanın çelişen arzuları arasında denge sağlamak zordur. Kimin
özellikle ne istediği, nasıl, ne zaman, nerede ve kimin için istediği
bilinemez. Bu yüzden bir kısım insanın
ortak hedefi olsa bile “Mars'a bir adam gönderebilirsek, Dünyadaki X sosyal
sorununu çözebiliriz” düşüncesi yanıltıcıdır.
Fiziğin Sabitleri Var
Roket bilimi
ve mühendisliği problemlerinin çoğu, fiziksel yasalar ve matematiksel olarak
ifade edilebilen ilişkiler tarafından yönetilir. Söz konusu olan kuvvetler ve
ilgili vektörlerdir. Sorun gerekli
bilgileri doğru bir şekilde hesaplamak ve ilgili kuvvetleri kontrol edecek
teknolojiyi geliştirmektir. Gözden kaçan bir hesaplama veya tasarım/malzeme
hatası olmadığı sürece, roket üzerinde anlaşılan hedefe ulaşmaya odaklanır. Bu
hedefler genellikle sınırlı sayıda insanın aralarında anlaşmasıyla belirlenir. Hesaplama
gücü ve teknolojisi ilerledikçe, roket mühendisleri uçuş kontrolünü çok daha
yetenekli hale getiriyorlar.
Ekonomi
insanlarla uğraştığından, ilişkileri tam olarak tanımlayan böyle güvenilir
sabitler ve güvenilir denklemleri yoktur. Örneğin, talep yasası, insanların
daha düşük fiyatlarla daha fazla satın almak istediğini, diğer şeylerin (ceteris
paripus) eşit olduğunu söylüyor. Ama bize daha “ne kadar fazla” satın
alacaklarını söylemiyor. Üstelik eşit kabul edilen diğer şeyler değiştikçe bu
fazla miktar da değişecektir. Ayrıca, ekonomik ilişkilerde, roket biliminde
mevcut olmayan, çoğu zaman önceden bilinemeyecek
veya ölçülemeyecek olan, potansiyel olarak sınırsız sayıda “başka şeyler”
vardır. Yani insanların insan gibi davranmayacağını varsayamazsınız!
“Fizikte biliminde,
bir reaksiyonun nasıl gelişeceği düşüncelerimizden bağımsızdır. Fiziksel
yasalar, beklentilerimizden bağımsız
olarak işlerler.”
Moleküllerin
aksine insanlar deneyimlerinden öğrendikleri için ilişkilerin biçimi de zamanla
değişecektir ancak bunun ne kadar veya ne kadar hızlı olacağını tam olarak
bilemeyiz. Bilgi işlem gücünün ilerlemesi de bu tip sorunların üstesinden
gelmemize yardımcı olmuyor. Ekonomileri çok bilinmeyenli denklemler olarak gören
ve insanı bu denklemlerde sadece bir girdi olarak hesaba katan ekonomik
sistemlerin planlama çabalarının nereye vardığını geçmişte gördük. Avusturyalı
ekonomist Friedrich Hayek klasik ekonomistlerin insanı “Homo-economicus olarak
gören söylemlerine bu yüzden karşıdır; “ İnsanlar tek boyutlu hesaplama
makineleri değildir; ahlaki yargılarımız seçimlerimizi belirler” der.
Son olarak
bir hatırlatmayla bu yazımı sonlandıracağım. Bir sosyal bilim olarak ekonomi,
ekonomik değişkenlerdeki değişimlerin insan eylemleri üzerindeki etkisini tahmin
etmek veya belirlemekle ilgilenir. Normalde pozitif ekonomi olarak adlandırılan
bilimsel ekonomi, 'ne' ya da 'ne olacağını' belirlemeye çalışır. Sebep-sonuç
arasında ilişki kurmaya çalışır.
Örneğin;
para arzı artarsa, fiyatların genel seviyesi artar öngörüsü böyle bir pozitif
ilişkidir. Ancak yukarıda da anlattığım gibi ekonomi insan faktörü nedeniyle
her zaman belirsizlikler taşır. Bu nedenle faizler düşerse enflasyonda düşer
söylemi yeterli deney ve gözlem tarafından desteklenmedikçe pozitif bir
ekonomik söylem olarak kabul edilemez. Olsa olsa “faizler düşerse iyi olur” şeklinde normatif
bir söylem olarak kalır.
Derleyen: Serdar
Yurdakul/Ekonomist
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder