‘Akademik zekâ’ var.
‘Duygusal zekâ’ var. ‘Sosyal zekâ’ var.
Bu zekâ türleri tanımlanıyor, ölçekler yapılıyor.
Ama ‘Kültürel zekâ’ da olmalı. Tanımlanmalı. Ölçekleri
yapılmalı.
Çünkü hem bireylerin, hem toplumların ‘kültürel zekâ’sı
aslında tutum ve davranışlarıyla ortaya çıkıyor.
Şimdi bakalım:
*Öğrenme yeteneği.
*Görebilme yetisi (vizyon).
*Geniş açılı bakabilme kazanımı.
*Değiştirme becerisi.
*Analitik düşünme yetisi.
*Sentezci davranış gücü...
Bu özellikler kişiden kişiye, toplumdan topluma
değişiyor.
Bu özelliklerin yüksek, orta, düşük olduğu tutum ve
davranışlarla ortaya çıkmıyor mu?
Neden Hitler Almanya’da çıkıyor da, İngiltere’de
çıkmıyor?
Neden bir Japon pilotu intihar uçuşu yapıyor da bir
Fransız pilotu yapmıyor?
‘Kültürel zekâ’ farkları aslında önümüze çok kanıt
sunuyor.
Neden Fethullah Gülen gibi birisinin önünde pek çok insan
eğilip elini eteğini öpüyor?
Neden 16 yıllık AKP iktidarı hâlâ yüzde 40’larda oy
alıyor?
AKP içinde mühendisler var, tıp doktorları var,
ekonomistler var, hukukçular var. Bunlar olan biteni görmüyorlar mı?
Elbette görüyorlar da onları bütün yanlışları kabul
etmeye yönelten ne.?
Görülüyor ki,
meslek eğitimi ‘kültürel zekâ’yı geliştirmiyor.
‘Kültürel zekâ’, kültür eğitimi ile gelişir.
Köy Enstitüleri bunu yapıyordu.
Gelişmiş eğitim kurumları bunu yapan kurumlardır.
‘Kültürel zekâ’ gelişiminin iki büyük engeli var:
-Birisi dogmatik kalıpların aktarımı. Din, gelenek vb.
-İkincisi de hiyerarşik yapılar. İmparatorluk, sultanlık
vb...
Bizim ‘kültürel zekâ’mız kültür tarihimizin bu iki
özelliği nedeni ile gelişememiştir.
Bu nedenle de;
*Biat kültürüne yatkın,
*İtaat temelli ön kabullere sahip,
*Risk almaktan korkan,
*Değişimden kaçınan,
*Alıştığını sürdürme eğilimli
bireylerin çoğunluğundan oluşan bir toplumda yaşıyoruz.
Çektiğimiz sıkıntıların temeli budur.
Değişimin zorlandığı yer burasıdır.
Değiştirmemiz gereken de budur. Eğer bu kültürel yapıyı
değiştiremezsek, Toplumun ‘kültürel zekâ’sını yükseltemezsek, Erdoğan ve AKP
gider ama yeni Erdoğan’lar ve yeni AKP’ler gelir.
İktidarların gelişim trendlerini izlersek; Adnan Menderes
ve Demokrat Parti de özgürlük umudu ile gelmişti. On yılda ne özgürlük kaldı ne
de umut.
Erdoğan ve AKP özgürlük umudu ile işbaşına gelmişti. 16
yıl sonra ne özgürlük var ne de umut.
İktidarların bu çizgisi bize bir şey anlatmalıdır.
*Denetlenmeyen iktidar mı?
*Neden denetlemek isteyen yok?
*İktidar hesap vermiyor mu? *Neden toplum hesap sormuyor?
*Yolsuzluklar ortada mı?
*Neden toplum görmezden geliyor?
*‘Çalıyor ama çalışıyor’ kabulü nasıl bir toplumu
anlatıyor..?
Değiştirmemiz gereken işte budur.!
Yeni dönemin gerçekte yeni dönem olabilmesi buna
bağlıdır.
Uzun vadeli bir hedef gibi mi görünüyor?
Aksine en kısa vadeli hedef bu olmalıdır.
İlk hedef bu olmalıdır.
Çünkü özgürlük de, uygarlık da, kalkınma da, eşitlik de,
eğitim de, hukuk da, emek de buna bağlıdır da ondan.
Aklınızı ve iradenizi özgürce kullanamazsanız doğru olan
hiçbir şeyi gerçekleştiremezsiniz.
‘Kültürel zekâ’.!
Bilmemiz, anlamamız, çalışmamız gereken alan budur.
Uygar bir toplum, uygar bir yaşam bu alan üzerinde
yükselir.
Umarım bu hedefi görürüz.
Umarım bu hedefe yürürüz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder