Salı, Nisan 24, 2018

Düşünme biçimimizi değiştirmeden çağdaş dünyayla nasıl rekabet edeceğiz?


Bilimsel Düşünme olmadan olmaz!

Yuval Noah Hariri’nin Davos’ta yaptığı konuşmaya göre önümüzdeki birkaç kuşak içinde beden ve beynin nasıl tasarlanabileceğini öğreneceğiz. 21. yüzyıl ekonomisinin temel ürünleri tekstil, makineler veya silahlar değil beden, beyin ve zihin olacak. Gördüğüm kadarıyla bilimde gelişmiş ülkeler diğer insan toplulukları üzerinde üstünlük yaratmak için büyük bir çaba içine girdiler. Bizim atladığımız 3.sanayi devrimi sürecinde üretimle ilgili sorunları çözerek şimdi rekabeti başka bir boyuta taşıyorlar, buna da 4.sanayi devrimi ismini verdiler.

6 Mart 2018 tarihli, “Önceliğimiz insan olmadan nasıl olacak? başlıklı yazımda insana yeterli önemi vermediğimizi anlatmaya çalışmıştım. İnsanlığın 18. Asırdan sonra tamamen yeni akılcı ve bilimsel bir düşünüş biçimine geçtiğinin bizdeki geniş kitleler hala farkına varmadılar. Orta çağın dinsel düşünme biçimine göre eğitilen insanlarla çağdaşlığı yakalamamız ve varlığımızı sürdürmemiz,  bilimsel düşünme biçimine göre donatılan insan toplulukları ile rekabet etmemiz nasıl olacak? Olmuyor zaten. İhracatımız içinde ileri teknoloji ürünlerin %5’i geçememesinin nedeni de bu. Bu toplum yüzyıllar boyunca düşünmeden uzak tutuldu. Hep başkaları kendisi için düşündü.

 

xxx
Verilere Hâkim Olan Yönetir

Gezegenin gelecekteki efendileri tam olarak neye benzeyecek? Bunu verilere sahip olanlar belirleyecek. Verilere sahip olanlar sadece insanlığın geleceğini değil hayatın kendisini de kontrol edecek çünkü bugün veri, dünyadaki en önemli ekonomik varlık. Biz bugün bazı sosyal medya uygulamalarının kullanımında ön sıralarda olmakla övünüyoruz ama adamlara kendimizle ilgili çok kıymetli verileri aktarıyoruz. Eski zamanlarda toprak en önemli varlıktı. Çok miktarda toprak birkaç kişinin elinde toplanınca insanlık aristokratlar ve sıradan halk olarak ikiye bölündü. Modern zamanda, son iki yüzyılda, makineler toprağın yerine geçti ve en önemli varlıklar oldular. Çok miktarda makine birkaç kişinin elinde toplanınca insanlık sınıflara bölündü; kapitalistler ve proletarya. Şimdi veri, en önemli varlık olarak makinelerin yerine geçiyor ve eğer çok miktarda veri birkaç kişinin elinde toplanırsa insanlık, sınıflara değil, farklı türlere ayrılacak.

Charles Darwin'den bu yana 150 yıllık biyolojik araştırmaları üç kelime ile özetleyebilirsiniz: Organizmalar birer algoritmadır. Bir virüs, muz veya insan; tüm organizmalar sadece biyokimyasal algoritmalardır ve bu algoritmanın şifresini çözmeyi öğreniyoruz. Bu iki devrimin birleşmesiyle elde edilen şey, insanları hack'leme becerisidir. Bu birleşmenin belki de en önemli buluşu, beden ve beyindeki biyokimyasal süreçleri bir bilgisayarın saklayıp analiz edebileceği elektronik sinyallere dönüştüren biyometrik algılayıcılardır. İnternette gezerken, sosyal medya hesaplarınıza göz atarken algoritma sizin göz hareketlerinizi, kan basıncınızı, beyninizdeki aktiviteyi izliyor olacak ve Coca-Cola'ya nasıl size özel bir reklam hazırlayabileceğini söyleyecek. Bu, siz farkında olmadan gerçekleşecek ve milyarlar değerinde olacak. Bizi bizden daha iyi anlayan algoritmalar olduğunda arzularımızı önceden tahmin edebilir, duygularımızı manipüle edebilir, hatta bizim yerimize kararlar verebilir ve eğer dikkatli olmazsak bunun sonucu dijital diktatörlük olabilir.

Bu yazıyı hazırlarken faydalandığım Yuval Noah Hariri’nin Davos’ta yaptığı konuşmanın tam metnine  aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz 



Hiç yorum yok: