Salı, Ağustos 27, 2013

Rodos: Şövalyeler Adası Temmuz 2013


Bu sene yine bir Aborda Turizm organizasyonu ile gittiğim Rodos ile ilgili gözlemlerim şöyle; Lozan Antlaşmasından sonra 12 Adaları elimizden kaçırdığımıza üzülürdüm, hele hele tarih okurken II.Dünya savaşı sonrasında adaların Yunanistan'a bırakılmasına kızardım. Kimse kusura bakmasın, ama adaları gidip gördükten, Türkiye'ye kalan adaları ve Kıbrıs'ı gezdikten sonra, iyi ki adalar bizde kalmamış kanaatine vardım. Bu düşüncemi kanıtlamak zorunda değilim, görünen köy kılavuz istemez. Sadece ufak bir anı vermem yeterli. Bozcaada'da bir lokantacı yemek menülerini zenginleştirmek için Yunan adalarına gittiklerini ve orada gördüklerini kopyalamaya çalıştıklarını söyledi. Bu yeterli değil mi? Yunan adaları bizde kalsaydı hep aynı yemekleri yemek zorunda kalacaktık:(

Rodos'un Tarihi

Rodos Adası'nın Türkler tarafından nasıl işgal edildiğini öğrenmek istiyorsanız; Rodosun Fethi linkini açınız. Görünen o ki Osmanlılar Rodos'u fethederken çok zorlanmışlar. Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılan ilk işgal girişimi başarısız olmuş. Hatta Gedik Ahmet Paşa bu yüzden gözden düşmüş ve devrin popüler İnsan Kaynakları işten çıkarma tekniği olan "boğdurulmaya" kurban gitmiş:)

Mitolojide Rodos
Mitolojideki öyküye göre; Güneş tanrısı Helios, deniz tanrısı Poseidon'un kızına aşık olmuş, kızın adı Rodos'muş...Rodos o zamandan bu yana aşıklar adası...
 Diagoras havaalanı ( Diagoras Kimdir?) şehrin kuzey batısında, merkeze yaklaşık 15 km mesafede bulunuyor. Pist bir plajın hemen yanına yapılmış. İnişe geçerken adeta plajdaki turistlerin yanına iniyor hissine kapılıyorsunuz.




Büyük keyif aldığım Olympic Havayollarına ait pervaneli uçaktan indikten sonra ilk gördüğüm manzara bu. 30 sene evvelki Adana havaalanının benzeri. Birden sıcak bastı. Bende susadım. Neyse ki alanın içinde bedava içme suyu sebilleri koymuşlar.Bodrum'da ki gibi ufacık suya 5 TL vermiyorsunuz:(

Pasaport kontrolundan geçtikten sonra dışarıda ilk manzara böyle, her yer Mercedes Taksi! Bu ne biçim kriz:) Kiraladığımız arabayı bekliyorum nerede kaldı bu adam? Saat tam 16:00 da geldi. Gelmeyeceğini sandım deyince, saat dört diye anlaşmamışmıydık dedi:) Türkiye'den alışık değiliz heyecanlanıyorum tabii doğal olarak:) Heyecanla gideceğimiz yolu tarif etti. Önce sola, sonra iki defa ilk sağa, ver elini Faliraki. Bu arada iki lafın arasında babasının Türkiye kökenli olduğunu, aslında iki halkın dost olduğunu ama politikacılar yüzünden düşman olduğumuzu ilave etmeyi unutmadı. Neyse kriz sayesinde dost olduk, artık it dalaşı falan da olmuyor. Parası olanı herkes seviyor bu dünyada:)


Yaklaşık 30 dk sonra otelimize vardık. Tercihiniz sadece eski ve yeni şehri gezmek ve kısa süreli konaklama ise, Rhodes Town civarındaki otelleri öneririm. Ama deniz tatili yapmak istiyor, benim için deniz, kum ve siesta önemli diyorsanız benim de kaldığım Faliraki bölgesini öneririm.

Popüler Plajlar

 Kalithea, Faliraki plajları çok popüler. Adanın güneyinde bulunan antik Lindos şehrinin plajı ise en çok tanınan plajlardan. Ayrıca Lindos'ta Saint Paul ve Antony Quinn'in Zorba filminde sirtaki yaptığı Quinn plajı var. Buraları da insanlar zengin su altı görüntüleri için tercih ediyorlar. Eğer araba kiralarsanız bu plajlara gitmek çok kolay. Ayrıca Old Town'da bulunan otobüs duraklarından bu bölgelere sefer yapan belediye otobüsleri var.







Yüzerken çok keyif aldığım Lindos plajı ve kalesi







 Buraya söyleyecek hiçbir şey yok. Yalnız küçük plajlara sabah erken gelmek gerekiyor şezlong ve şemsiye çok sınırlı. Ağustos ayında ise hiç gelmeyin.

Antony Quinn Beach tıklayınız

Bu plaj 50 sene önce Zorba The Greek filminde...





Çıplaklar kampını da görmeden olmaz tabii ki. Adamların özgüveni zirve yapmış. Eskiden bu kampların etrafı çevrili olurdu şimdi "BBG" evi gibi:)
Aslında tüm Rodos plajları çıplaklar kampı gibi özellikle kuzey Avrupa'lı hanımlar pek çekingen değiller:) Benden farklı fotoğraflar bekleyenler için üzgünüm:(






Faliraki Beach de Şezlonglar




Yeni Rodos merkezinde kuzey batıya bakan uçsuz bucaksız bir plaj var ama bu bölge sürekli rüzgarlı ve dalgalı. Bu bölgede lüks otellerin önündeki plajlar dahil halka açık. Kimse plajları özel mülkü haline getiremiyor, "Zuma beach" vesaire adı altında görgüsüzlere mahsus yerler yok, belediyeler kesinlikle buna izin vermiyorlar. Başbakanları Paskalya bayramında motora binip siyasi show amaçlı geziler yapmıyor. Belediyeler turizmin ve çevrenin önemini çok iyi anlamışlar. Plajlar belediyelerin sorumluluğunda, uygun bir ücret (Günlük şemsiye 8 Euro) karşılığında mükemmel bir hizmet alıyorsunuz. Tertemiz kumlar ve tertemiz şezlonglar var. Şezlonglar, eşit aralıklarla, zeytin ağacı dikilmiş gibi yerleştirilmişler. Bodrum'da olduğu gibi kimsenin ayağı sizin burnunuza girmiyor. Ayrıca herkes sizin özel alanınıza saygı gösteriyor.


Dikkatimi çeken bir hususta plajda bizde her yerde olan sinek, böcek, karınca gibi haşaratın olmaması. Ayrıca etrafta bağıran çağıran çevrenizde koşup sizi rahatsız eden çocuklar ve denizden bunlara avaz avaz bağıran ana, babalar da yok. Etraf aile dolu ama herkes sınırını biliyor, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Gözünüzü kapayıp çok rahatlıkla uyuyabiliyorsunuz. Ama bunun nedeni Türklerin çok az olması. Bayramda durum biraz farklıymış.


Soru 1: Nasıl oluyorda Bozburun'a kuş uçuşu iki saat mesafede olan yer, bu kadar farklı oluyor?
Soru 2: Marmaris ve Bodrum Belediye Başkanları niçin buralara gidip, en azından güzel uygulamaları taklit etmezler? Onlara babaları eski köye yeni adet getirmeyin dedikleri için mi? yoksa iyi birşey yaparlarsa günaha girmekten mi korkuyorlar? malum bir bakanımız biz müslümanız yeniliğe kafamız basmaz demedi mi?

Yunan Milliyetçiliği'nin İzleri

İlgimi çeken başka bir şeyde milliyetçiliklerinin düzeyi ve ifade ediş biçimi. Bir kere her fırsatta mavi beyazı kulanıyorlar. Bu sene mavi moda ama Yunanlılar zaten hep mavi giymeye özen gösteriyorlar. Şezlong kumaşları mavi beyaz, masa örtüleri mavi beyaz kareli, evlerde mavi pencereler...gerçekten mavi güzel duruyor. Ayrıca bir sürü şeyin de önüne sıfat olarak "Greek" ilave ediyorlar. Örneğin bütün kediler Greek Cat, Greek dog, Greek Salade, Greek Yoghurt, Greek Mac ve Greek Café. Hatta Lindos denilen yerde eşekler bile Greek donkey! Burda herşey Greek:)


Milliyetçiliğin başka bir boyutu da şöyle; üç sene evvel Greek hatunlara "asılan" İngiliz delikanlılardan ikisini bıçaklayıp öldürmüşler. Bu yüzden Faliraki turizmi büyük balta yemiş. Hem de krizin patladığı yıl. Onların sayesinde biz daha ucuza kaldık. Ne demişler öfkeyle kalkan zararla oturur...





Greek baklava, kadaifi, loukumi ve Greek Yoghurt. Yiğidi öldür hakkını ver, yok böyle bir yoğurt memleketimde! Hele bir caciki yapıyorlar, yeme de yanında yat. Tarifi; Süzme Yunan yoğurdu iri kesim salatalar üzerinde nane yaprağı:(
Şimdi ne yapalım yani adamları düşman belledik diye cacıklarını beğenmeyelim mi?


  Rodos Limanı
Liman Girişi




 

Rodos'a eğer deniz yoluyla gelirseniz karaya ilk adımınızı ünlü Mandraki limanından atıyorsunuz. Rodos'a ilk gelenleri önce limandaki iki geyik heykelciği karşılıyor. Limanın iki ayrı ucunda bulunan bronz geyik heykeller Rodos'un sembolü olarak kabul ediliyor. Bu bronz heykellerin yerinde çok eski çağlarda iki büyük ayağı olan dev bir bronz heykel dururmuş. Bir depremde yıkıldığı iddia edilen heykel dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul ediliyor. Eğer Marmaris'ten gelirseniz karaya çıkınca limanda kiralık araba, motor, bisiklet vs bulma imkanınız var.



Adım Adım Old Town (Kaleiçi)

Eski kentler hep ilgimi çekmiştir. Geçen sene Dubronik, Kotor, Budva, bu sene de Rhodes. Rhodes içinde yaşanan en bakımlı ve büyük kale şehirlerinden. Yüksek duvarlar arasında ilerleyen dapdar sokaklar insanı kendine doğru çekiyor. Eski Rodos 14. ve 16. yüzyıllar arasında Rodos şövalyeleri tarafından yapılmış.






Arkadaş olmaya çalıştım ama çok "cool" duruyordu:) Bu sıcakta şövalyelik zor iş doğrusu...







  Eski kentin meydanı (Hipokrat Meydanı) hem limana hemde kentin yüksek noktalarına sadece on dakika uzaklıkta. Meydan kafeler ve restoranlarla dolu ve alış veriş yapılacak büyüklü küçüklü dükkanlar var. Kendi aranızda Türkçe konuşurken çok dikkat edin, Türkçe anlayan ve konuşan çok Rodoslu var. Ayrıca 3000-3500 civarı Türk kökenli Rodoslu varmış.







Meydanda şövalyelerden kalma şarap mahzeni ve üzerindeki merdivenler çok popüler bir dinlenme yeri gün batımında burada çok güzel bir manzara oluyor.






Hipokrat Meydanında hipokrat çeşmesi. Burası en çok ilgi gören turistik noktalardan biri. Gecede oldukça hareketli ve ışıl ışıl. (herkes kendi havasında, kimse kimseyle ilgilenmiyor)






Şövalye yolu

Eski çarşıda Şövalye Yolu olarak bilinen Ippoton Caddesi'nden başlayan Collachium'da Saint Jean şövalyelerinin sarayı var. St.Jean Şövalyeleri'nin hakimiyetleri boyunca yaşadıkları muhteşem sarayın karşısında ise 14.yüzyılda inşa edildiği sanılan bir kilise var. St Jean kilisesi. O kilisenin yerinde bugün bir Türk Okulu mevcut.





Türklerin geldiğini duyup dama çıkan bir şövalye. Hişt in oradan birşey yapmayacağız:))









Hipokrat Meydanından dümdüz yukarı yürüdüğünüzde kendinizi  Sokrates Caddesinde buluyorsunuz.Buranın en hareketli caddesi diyebiliriz.Alışveriş yapılabilecek bir sürü irili ufaklı dükkan ve kafeler var. Bu yol üzerinden Türkler'den kalma iki cami var. Bir tanesi 19.Yüzyıldan Mehmet Ağa Camii, diğeri yolun sonunda 1531 yılında inşaa edilen Süleymaniye Camii. Şunu ilave etmeliyim Osmanlılardan kalma eserlerin kapıları zincirli. Maalesef ancak dışarıdan izlenebiliyorlar.
Heybeliada ruhban okulunun açılmasını demokrasi zannedenlere duyurulur.

Cennet Bahçesi

 Ortaokul, lise dönemimizde Taksim'de bir "cennet bahçesi" vardı. Boş vakitlerimizde gider ders çalışır, gevezelik yapardık. İTÜ talebelerinin gözde mekanıydı. Güzel yer ya! hemen üzerine inşaat yaptı demokratik ülkemin politikacıları. İşte Sokrates caddesi üzerinde de bir güzel mekan var, ismi Sokrates Bahçesi, cennet gibi bir yer. Sıcak caddeden içeri girince vahaya gelmiş gibi oluyorsunuz, hemen bir Mythos bira isteyeceksiniz. Hastasıyım:)




Adada 3 Bin Türk Yaşıyor

Türk Kahvesi Önünde

Bugün 100 binin üzerinde kişinin yaşadığı adada Osmanlı İmparatorluğu zamanında buraya getirilen Anadolu Türkleri'nin torunlarından yaklaşık 3 bin kişi ikamet ediyor. Ekonomisi turizm, zeytin yetiştiriciliği, bal üretimi ve koyunculuğa dayalı olan adada yaşayan Türkler, daha çok turizme yönelik esnaflık yapıyor. Adanın eski yerleşim birimi olan doğu tarafındaki Mandıraki bölgesinde yaşayan Türkler'in çalıştırdığı dükkanlar turistlerin ilgi odağı oluyor.





Türk kahvesinin içi

Bu dükkanlardan Hipokratos Meydanı Sokratos Caddesi No 76'da bulunan kahvehaneyi yıllardır işleten Ali Memiş Kaptan (65) ve eşi İlter Kaptan (62), özenle hazırladıkları Türk kahvesini konuklarına gururla
ikram ediyor. Burası mutlaka görülmeli.







Saat Kulesi


Süleymaniye Camiinin hemen yanında yer alan Fethi Paşa saat kulesi 1852 yılında inşaa edilmiş. İkinci Dünya Savaşında büyük hasar gören kule 1973 yılında restore edilmiş.




 






Bu dükkanları gezmek çok keyifli ama sakın birşey düşürüp kırmayın hemen bedelini alıyorlar! Bunu da eşyaların üzerine yazdıkları küçük notlarda mizahi bir dille belirtmişler.





 
Eğer oturup bir akşam yemeği yemek isterseniz benim önerim bu aşırı turistik meydandan ziyade ara sokaklardaki tavernaları tercih edin. Biz bunlardan Romeo'yu tercih ettik. Yemek seçimini doğru yaparsanız, eğlenceli ve müzikli bir yer. Sahnedeki sanatçılar bizim grubun Türk olduğunu öğrenince bayağı ilgilendiler ve çok eğlendik. Adam başı 15-20 Euro gibi bir bedelle geceyi tamamlayabilirsiniz. Tabii içkiyi efendi gibi içmek koşuluyla:)



Plajda Gün Batımı

Şehrin çevresinde halka açık birçok plaj mevcut. Gemilerin yanaştığı limanın içi bile akvaryum gibi temiz. Türkiye'de hiçbir zaman göremeyeceğiniz bir durum. Bodrum'un içinde artık denize girilemediğini hesaba katarsanız ne büyük bir fark olduğunu görürsünüz.
Kale içinde dolaşıp sıcaklayınca 5.dk yürüyüş mesafesinde denize girip çıkmanız mümkün.




Gün Batımında Anadolu Kıyıları

Rodos'un en kuzeyinde yer alan plajın önünde savaştan galip çıkmış
edasıyla poz veren bir Türk vatandaşı:) En uç noktada yer alan bu plajın özelliği kuzey, kuzey batı Ege'ye bakması sebebiyle çok dalgalı olması. Burnu güneye yani limana doğru döndüğünüzde, deniz bir anda çarşaf gibi oluyor. Rodos'un kuzeyindeki plajları bu yüzden tavsiye etmem, bu yüzden o bölgedeki otel ve lokantalar da daha ucuzlar.




Eski şehrin giriş kapılarından en ihtişamlısının gece ve gündüz görüntüsü. Bu kapıdan girdiğiniz zaman doğrudan hipokrat meydanına çıkıyorsunuz. Gezmeye gelenler araba veya motorlarını surların önündeki otoparklara bırakıyorlar. Free of Charge!
Bizde para alınan bir sürü hizmetten para alınmıyor. Tam yaşanacak yer:)






 Ver Elini Lindos


Lindos ve Kalesi


Lindos merkeze yaklaşık 1 saat mesafede. Bizim Bodrum civarına benzeyen bir iklim örtüsü var. Yolda bol bol zeytin ağacı var. Daha yüksekler ise makilik ve kıraç.


Burada yol kenarlarında, Rusya'da da benzerlerinin olduğunu öğrendiğim küçük anıtlar var. Bu anıtlar o bölgede trafik kazalarına kurban giden kişilerin aileleri tarafından yapılıyormuş. Ölen şahsın resmi, dini figürler, çiçek vs bulunuyor. O kadar çok ki, insanın morali bozuluyor. Belki bize de böyle bir adet lazım. Bizim insanlarımızı etkiler mi acaba?





Lindos Plajı
Lindos bir ortaçağ şehri deniz kenarında yüksek bir tepede kale kurulmuş. Çevresinde ise zaman içinde eski şehir-köy kurulmuş. Kaleye çıkmak için yaz ayları pek uygun değil. Aşırı sıcak var. Bu nedenle "Greek Donkey" kiralıyorsunuz:) Eşeklerle ağır ağır yukarı çıkılıyor. Ama eşekle aşağı iniş biraz cesaret istiyor. Şehrin her iki tarafında iki güzel plaj var. Bir tanesi Saint Paul Beach, diğeri ise Lindos Şehir Plajı. Uzun ince bir yoldan kıvrılarak aşağı iniyorsunuz. Gittiğiniz tarihe göre buralarda aşırı kalabalık yaşanabilir. Arabamızı biraz yukarıda bırakarak plaja yürüyerek indik. Ama plajın güzelliğini görünce buraya geldiğime değdiğini düşünüyorum.

 Baby Calamari ve spagetti a la maré

Yüzünüzü denize döndüğünüzde plajın en solunda şirin bir lokanta var. İşletmecisi İtalyan. Nefis İtalyan deniz ürünleri yiyorsunuz. Bende tavsiye üzerine gittim ve çok memnun kaldım. Ayıptır söylemesi "baby calamari" çok güzel:) Bu arada Bodrum'da artık zor bulunan Melanur balığı yemeniz de mümkün.







Lindos köyünün diğer tarafında yer alan Saint Paul plajının, plajdaki kafeden görüntüsü. Burası çok kalabalık ve yeterli yer yoktu. Gölgelik diye plajdaki kaféye sığınmak isterseniz, işletmeci masalar rezerve deyip sizi kibarca kovuyor! Lindos Şehir Plajı varken burayı pek tavsiye etmem. 





Lindos'un daracık ve TERTEMİZ  güzel sokakları. Ya bu adamların
çöpleri yok mu?

Soru: Biz niye pisiz?



Rahmetli Çelik Gülersoy'un bir söyleşisini dinlemiştim. Medeniyet nedir sorusuna, medeniyet detayları görmek ve ona göre çözümler üretmek demişti. Bunu hiç unutmuyorum. İşte size bir medeniyet örneği. Sokağın eğimli ve köşe kısımlarına insanlar özellikle yaşlılar düşmesin diye tutma kolları koymuşlar.







Evdeki sıcaktan bunalıp eşik arası sohbeti yapan Lindos'lu hanımlar....
"KALİMERA"  Turco?  na...Kalos irthes...teşekkür ederim diyemedim:(










Lindos sokaklarından bir başka görüntü











Sıcakta evlerinin önünde oynayan Lindos'lu küçük kızlar







Lindos'ta Muhteşem Kapılar


Her kapı başka bir hikayeye açılır... Bambaşka renklerle, bambaşka hislerle, bambaşka sözlerle, bambaşka müziklerle...
 








Lindos'ta evlerin kapıları birer sanat eseri. Her evin ahşap işlemeli ve oymalı kapısı var. Anadolu'da Rumlardan kalma bu eski kapılar sağda solda çürüdü gitti. Kalanlar antikacıların elinde zengin müşteri bekliyor. Kapıların hepsi cilalı, tertemiz, ilk gün ki gibi duruyor. 409 ve 412 no.lu kapılar...eşiklere bakın ayrı birer sanat eseri...podima uygulamaları




Lindos'ta gün batımı ve köyden kalenin görünümü. Bu resim evini kaféye çeviren bir Lindos'lunun terasından çekildi.






Yeme İçme, Tavernalar


Öncelikle şunu belirtmeliyim, bizim meyhane, balık lokantası dediğimiz yerlere taverna diyorlar. Her tavernada canlı müzik yok. Dolayısıyla Yunan müziği dinlemek isterseniz önceden sormanız biraz araştırma yapmanız lazım. Biz yerli bir amcaya sorduk ve Romeo denilen yere gittik, sanatçıların da katkısıyla bayağı eğlendik hatta yan masalarda oturan farklı milletlerden insanları da aramıza alıp eğlendirdik:)




Kleftiko
  Eğer Faliraki bölgesine giderseniz, Manolis isimli lokantaya mutlaka gitmenizi
öneririm. Yok böyle bir hizmet! müthiş yemekler,  adamlar bu işin nasıl yapılacağının kitabını yazmışlar. Bizim tüm lüks lokanta garsonlarına burada staj yapmalarını şiddetle öneririm. Hele Kleftiko diye, özel bir hamurun içine sarılmış et yemeği var ki..anlatılamaz yenmesi lazım:) Yanlış anlamayın burası son derece ekonomik, mütevazi bir Yunan lokantası ama rezervasyonsuz hiç şansınız yok...




Evet Rodos gezi notlarımı Xaris Alexiou'nun söylediği Kyma isimli şarkıyla bitirmek istiyorum.
Dinlemek için linki açınız. Şarkının sözleri:


"sadece bir saat yanında kalmak yeter

anlamsız hayatıma devam etmem için

burada yanımda olmadığına göre aşkım

bilsen sadece bir kelimenin neler yapabileceğini

ne kadar güç ve umut vereceğini

aklımın fırtınasından kurtulmam için



gel dalga al beni

ve tekrar onun kollarına bırak

gel dalga ve rüzgar

onun kıyılarına bırak beni

ama beni reddederse açık denizde

enkazım, bırak beni



sadece bir kısa an tüm zamanda

versen bana mesafeleri yok etmem için

sonra istersen kapını kaparım arkamdan

bu gece herşey bir cinayet sahnesi gibi

ne yöne gidersem gideyim, biliyorum

kalbinin akışının tersine kürek çekiyorum.."



Ağustos 2013

Hiç yorum yok: