Cumartesi, Şubat 22, 2020

Keşke Ekonomi Roket Bilimi Kadar Kolay Olsaydı!


Son dönemde dünyada ve ülkemizde yaşanan bazı gelişmeler nedeniyle ekonomide geleceği öngörmenin çok zorlaştığı ve piyasaların bilinen kuralların dışında tepki verdiği ile ilgili yorumlar görüyorum. “Borsa faizle birlikte yükseliyor, TL değer kaybediyor, altın fiyatı dışarıda düşüyor ama Türkiye'de yükseliyor” gibi.  Basında ve sosyal medyada ekonomistlere yöneltilen kur, faiz ve enflasyon ne olacak gibi sorular yer alıyor.  Ekonomistler de aralarında hemfikir değiller. Mesela “faiz enflasyona sebep olur” söylemi de karşı karşıya olunan sorunu açıklamakta çok yetersiz kalan öngörülerden biri. Dünyanın 19. ekonomisinin yaşadığı sorunlar bu kadar basit, tek bilinmeyenli bir denkleme indirgenemez.

Ekonomi Zordur
Çoğumuz zor şeyleri tanımlamak için “roket bilimi” yakıştırmasını kullanırız veya üzerinde çalıştığımız bir şey hakkında “roket bilimi değil ya!” ifadesini kullanırız.  Ama roketleri kontrol etmek için yeterince bilgiye sahip olsak bile, ekonomi ilkelerine rağmen sonuçları /insanları kontrol etmek için neden yeterince başarılı olamadığımızı anlamakta zorlanırız. Ekonominin ele aldığı sorunların - özellikle sonuçları kontrol etmek söz konusu olduğunda- çözümü çok daha karmaşık ve zordur. Fizik biliminde formüller denklemler vardır. Bu formüllerin içinde, örneğin insan beklenti ve davranışları bir değişken olarak yer almaz. Karşılaşılan ekonomik sorunların çözümünde uygulanan ekonomi politikası ve modeller birden fazla varsayım ve kontrol edilmesi güç değişkenler içerdiğinden uygulandığı sosyal yapılarda standart çözümler sunmaz. Ekonomi fizik bilimi gibi değildir, akıl yürütme ve analojiler ekonomide genellikle yanıltıcıdır. İnsanlar arasındaki ekonomik etkileşimlerde belirlenen hedeflere herkes katılmaz. Üzerinde mutabık kalınan hedeflere ulaşılsa bile milyonlarca insanın çelişen arzuları arasında denge sağlamak zordur. Kimin özellikle ne istediği, nasıl, ne zaman, nerede ve kimin için istediği bilinemez.   Bu yüzden bir kısım insanın ortak hedefi olsa bile “Mars'a bir adam gönderebilirsek, Dünyadaki X sosyal sorununu çözebiliriz” düşüncesi yanıltıcıdır.

Fiziğin Sabitleri Var
Roket bilimi ve mühendisliği problemlerinin çoğu, fiziksel yasalar ve matematiksel olarak ifade edilebilen ilişkiler tarafından yönetilir. Söz konusu olan kuvvetler ve ilgili vektörlerdir.   Sorun gerekli bilgileri doğru bir şekilde hesaplamak ve ilgili kuvvetleri kontrol edecek teknolojiyi geliştirmektir. Gözden kaçan bir hesaplama veya tasarım/malzeme hatası olmadığı sürece, roket üzerinde anlaşılan hedefe ulaşmaya odaklanır. Bu hedefler genellikle sınırlı sayıda insanın aralarında anlaşmasıyla belirlenir. Hesaplama gücü ve teknolojisi ilerledikçe, roket mühendisleri uçuş kontrolünü çok daha yetenekli hale getiriyorlar.
Ekonomi insanlarla uğraştığından, ilişkileri tam olarak tanımlayan böyle güvenilir sabitler ve güvenilir denklemleri yoktur. Örneğin, talep yasası, insanların daha düşük fiyatlarla daha fazla satın almak istediğini, diğer şeylerin (ceteris paripus) eşit olduğunu söylüyor. Ama bize daha “ne kadar fazla” satın alacaklarını söylemiyor. Üstelik eşit kabul edilen diğer şeyler değiştikçe bu fazla miktar da değişecektir. Ayrıca, ekonomik ilişkilerde, roket biliminde mevcut olmayan,  çoğu zaman önceden bilinemeyecek veya ölçülemeyecek olan, potansiyel olarak sınırsız sayıda “başka şeyler” vardır. Yani insanların insan gibi davranmayacağını varsayamazsınız!
“Fizikte biliminde, bir reaksiyonun nasıl gelişeceği düşüncelerimizden bağımsızdır. Fiziksel yasalar, beklentilerimizden bağımsız olarak işlerler.”
Moleküllerin aksine insanlar deneyimlerinden öğrendikleri için ilişkilerin biçimi de zamanla değişecektir ancak bunun ne kadar veya ne kadar hızlı olacağını tam olarak bilemeyiz. Bilgi işlem gücünün ilerlemesi de bu tip sorunların üstesinden gelmemize yardımcı olmuyor. Ekonomileri çok bilinmeyenli denklemler olarak gören ve insanı bu denklemlerde sadece bir girdi olarak hesaba katan ekonomik sistemlerin planlama çabalarının nereye vardığını geçmişte gördük. Avusturyalı ekonomist Friedrich Hayek klasik ekonomistlerin insanı “Homo-economicus olarak gören söylemlerine bu yüzden karşıdır; “ İnsanlar tek boyutlu hesaplama makineleri değildir; ahlaki yargılarımız seçimlerimizi belirler” der.

Son olarak bir hatırlatmayla bu yazımı sonlandıracağım. Bir sosyal bilim olarak ekonomi, ekonomik değişkenlerdeki değişimlerin insan eylemleri üzerindeki etkisini tahmin etmek veya belirlemekle ilgilenir. Normalde pozitif ekonomi olarak adlandırılan bilimsel ekonomi, 'ne' ya da 'ne olacağını' belirlemeye çalışır. Sebep-sonuç arasında ilişki kurmaya çalışır.
Örneğin; para arzı artarsa, fiyatların genel seviyesi artar öngörüsü böyle bir pozitif ilişkidir. Ancak yukarıda da anlattığım gibi ekonomi insan faktörü nedeniyle her zaman belirsizlikler taşır. Bu nedenle faizler düşerse enflasyonda düşer söylemi yeterli deney ve gözlem tarafından desteklenmedikçe pozitif bir ekonomik söylem olarak kabul edilemez. Olsa olsa  “faizler düşerse iyi olur” şeklinde normatif bir söylem olarak kalır.

Derleyen: Serdar Yurdakul/Ekonomist

Hiç yorum yok: