![]() |
Bir zamanlar Kadıköy Şehremaneti binası |
Türkiye’de belediyecilik ilk olarak 1854 yılında Fransa
örnek alınarak Şehremaneti adıyla
kurulmuş. Kırım Savaşının şehrin alt yapısında yarattığı sorunları, eskimiş ve
fonksiyonunu yitirmiş geleneksel sistemle
kör-topal yürütülmeye çalışılan belediye hizmetleri, o dönem her konuda olduğu gibi batıdan ithal edilen bir yapıyla çözülmeye çalışılmış. Cumhuriyetin ilk döneminde belediyelerimiz
dışarıdan siyasi nedenlerle Türkiye’ye sığınan ithal profesör ve mimarlar sayesinde
şehirlerimizde güzel eserler ortaya çıkarmışlar. Bugün nerede kentleşme
anlamında bir iki güzel uygulama varsa o dönemden kalmış olduklarını
görürsünüz. Bugünü ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki uygulamaları karşılaştırmak
için günümüz İstanbul’unda son 5 senede “Kentsel
Yenileme” adıyla yaratılan çirkinliğe bakmak yeterli. Sokağa çıktığınızda
mevcut alt yapı sorunlarından, belediyelerin çalışma biçiminden ve şehrin plansız
ve estetikten yoksun oluşundan çoğu kimse şikâyetçi ancak şikâyetler söze ve
eyleme dönüşmüyor. Bir değişime ihtiyaç olduğu kesin ama nasıl? İnternette belediyecilik ve değişim falan diye tarama yaptığınızda değişimden belediye başkanı değişikliğinin anlaşıldığını gördüm. Benim yazımda vurguladığım değişim başka; Benim dikkat çekmeye çalıştığım Türkiye'deki belediyecilik anlayışı ve sistemi.
Her hangi bir değişim söz konusu olduğu zaman mevcut
durumdan memnuniyetsizlik gerekli olan ilk aşama ancak memnuniyetsiz olan
kişilerin neden memnuniyetsiz olduklarını ve nasıl bir değişim talep
ettiklerini yani yaşadıkları kenti nasıl yönetilmesini istediklerini sözlü ve
yazılı ifade etmeleri lazım. Kent sınırları içinde yaşayan vatandaşların
bireysel olarak şikâyetleri dile getirmeleri değişimin gerçekleşmesi için
yeterli değildir. Toplumsal değişim ve değişim taleplerinin gerçekleşebilmesi
için sivil toplumun belediye hizmetleri ve belediyecilik konusunda çalışmalar
yapacak bir dernek altında örgütlenmeleri önce vatandaşları mevcut sistemin
aksayan hususlarını dile getirmeleri, dünyadaki uygulamalar hakkında
farkındalık yaratmalı ve vatandaşların talep ve düşüncelerini bu dernek çatısı
altında yapacakları çalışmalarla (Geniş katılımlı çalıştaylar) dile
getirmelidirler. Aynı düşüncede insanların örgütlenerek bir yapı altında vizyon
geliştirmeleri ve aşağıdan yukarıya doğru değişim taleplerini kamuoyuna
duyurmaları sosyal değişim için zorunludur. Aksi takdirde belirli bir sınır
içinde yaşayan kitleler, müteahhit-siyasetçi işbirliğinde yukarıdan aşağıya dayatılan
ve toplumun gerçek ihtiyaçlar listesinde önceliği olmayan projelere razı olmak
zorunda kalacaklardır. Hiçbir mücadele vermeden ve örgütlü değişim çabalarına
katılmadan sadece söylenerek gerçekleşen bir değişimi dünya tarihi yazmıyor.
Demek ki birinci aşama mevcut belediyecilik sisteminde değişim talep eden
kitleleri bir araya getirecek bir örgütlenme. İkinci aşama ise, geniş katılımlı
demokratik karar alma tekniklerinin kullanıldığı çalıştaylar aracılığıyla yeni
bir belediyecilik vizyonunun belirlenmesi. Daha sonraki aşamada ise bu vizyona
ulaşmak için yapılması izlenmesi gereken yolun belirlenmesi. Son aşamada ise bu
vizyonunun değişim iletişimi teknikleri ile kentin sınırlarında yaşayan diğer
vatandaşlara duyurulması. Unutulmaması gereken değişim uzun bir yol yolculuktur.
Kalıcı bir değişim için uzun vadeli, ısrarlı ve sabırla çalışmak gerekir.
Atılacak tohumların yeşermesini bazen birkaç ay bazen birkaç yıl bazen de bir
ömür beklemeniz gerekebilir.
Bu yazıma eğitimci Nusret Ertürk’ün Cumhuriyet gazetesinde
yayınlanan “Yeni başkanlar beklenirken” başlıklı yazısından bir alıntı ile son
vermek istiyorum; “Eskilerin deyişiyle şehriemin, kentin en güvenilir kişisi
belediye başkanı, kentten sorumlu tek kişisidir. Görevleri, teslim aldıkları
kenti, kimliğini bozmadan, insan değerleri açısından yüceltip geleceğe
taşımaktır. Kente “ihanet” etme hakları hiç yoktur. Ne acıdır ki bizde bazıları
“ihanetin” her türünü sergilediler. Belediye başkanlarını büyük bir bölümü
kentin kimliğini kazıdılar. DNA’sını bozdular, kenti tanınmaz duruma
soktular” Ne dersiniz sizce kentsel
yönetim şeklimizde ve belediye başkanlarının seçiminde bir değişim gerekmiyor
mu?
Seçimler yaklaşırken benzer konuda güzel bir makale de aşağıdaki linkte yer alıyor:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder