“Cadı avı; cadı olduğuna inanılan kimselerin yakalanması, yargılanarak veya yargılanmadan cezalandırılması. Tarihte cadı avları genellikle cadıların yakılarak veya linç edilerek öldürülmesi ile sonuçlanmıştır. Günümüzde cadı avı kavramı daha çok, "fikirleri topluma tehdit olarak görülen kimselere karşı düzenlenen kampanya" anlamında metafor olarak kullanılmaktadır.”
20. Yüzyılda Cadı Avcısı: McCarthy
1950’li yıllar ABD tarihinde kara bir leke olarak yer aldı. Bu dönemde, 1940’lı yıllarda komünizm ile mücadele etmek için çıkartılmış bir ‘yasa’ ya dayanarak, Cumhuriyetçi Parti Senatörü J.R.McCarthy’nin başını çektiği bir “Cadı Avı” başlatıldı. Başlarda komünistlerin zararlı faaliyetlerini önlemeye yönelik olan bu girişim, daha sonra tüm karşıt görüşlüleri kapsayan bir susturma ve tutuklamalar sürecine girmiş. İçlerinde Charlie Chaplin, Arthur Miller, Orson Welles’in de bulunduğu yüzlerce aydın ve sanatçı, bu “Av” dan nasibini almış, haksızlığa uğramış ve acı çekmiştir. ABD’de başlayan cadı avı, içeriyi “hallettikten” sonra kendi sınırlarının dışına yöneldi. Önce Latin Amerika ve Küba’yı hedef aldılar. Daha sonra bu ava uzak doğuda Vietnam’da devam ettiler. Cadı avının aynı tarihlerde Yunanistan, Fransa ve İtalya’da da yaşandığını göreceksiniz. Latin Amerika’ya yapılan müdahaleler sonucunda, halk kahramanı Ché Guevara cadı avı sırasında katledildi. Daha sonra 70’lerde Arjantin ve Şili’de yaşanan darbeler kökenleri McCarthy’ ciliğe dayanan benzer cadı avlarıdır. Mesaj şu; Biz kapılarını Amerikan kapitalizmine kapayan, toprağını, petrolünü, madenlerini bize açmayan kimseyi istemiyoruz.”
Türkiye’de McCarthy Dönemi
Soğuk savaş döneminde önemli olan Türkiye gibi mihver ülkelerinin pazarlarını karşı tarafa kaptırmamak ve bu ülkelerde solculara yani kendilerince komünistlere yaşam alanı vermemekti.
70’li yılların başında düşünceleri tehlikeli bulunan, Türkiye’nin Che Guevara’sı vatansever Deniz Gezmiş ve arkadaşları maalesef Başbakan Nihat Erim ve Dünya’yı anlayamamış generaller tarafından cadı avında yakalanıp 1972 yılında idam edildiler. Deniz Gezmiş’in idam sehpasında son sözleri şunlar idi;
“ Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye, Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Bağımsızlık Savaşı. Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Köylüler ve İşçiler”
İşin üzücü tarafı öldüklerinde henüz 20’li yaşlarının başında olan bu çocukların arkalarında ne yazık ki ne işçiler vardı, ne de köylüler!
Bu cadı avı 1975-1980 döneminde yine benzer motiflerle devam etti ne sokaklarda “Komünistler Moskova’ya” şeklinde bağıran gençler Komünizmi, ne de solcu geçinen arkadaşlar SSCB Moskova’sını biliyorlardı. Bu av sırasında 1978’de 7 Türkiye İşçi Partili memleket evladı Bahçelievler’de katledildi. 1980 ve 1990 arasında olanlar hepimizce malum. Geçici olarak cadılardan kurtulan memleket, kapılarını ardına kadar yabancı sermayeye açtı.
Soğuk savaş bitip, demir perde yıkıldıktan sonra komünistlik aniden suç olmaktan çıktı. Ama emperyalizme başka cadılar gerekiyordu. 1990’ların başından itibaren yine ABD kaynaklı veya beslemeli akademisyen, ekonomist, gazeteci, politikacı, danışman unvanlı ağızlardan küreselleşmenin (globalization) önemi hakkında konferanslar dinlemeye, makaleler okumaya başladık. Ne kadar küreselleşirsek o kadar demokratik, özgür, mutlu ve zengin olacağımızı öğrendik. Amerikalılar başarı hikayelerini çok severler. Büyük danışmanlar hemen küreselleşme vagonuna binip işlerine Batılıları ortak eden işadamı örnekleri vermeye başladılar. Bunları düzenlenen toplantılarda dinleyen iş adamlarımız çok mutlu oldular artık eksiğimizi bulmuştuk: küreselleşme.
Soğuk savaş döneminde yakılması gereken cadılar komünistlerdi. Şimdi komünizm bir tehdit olmaktan çıktığı için, bu sefer küreselleşmenin önünde engel olarak, ulusal çıkarlarını gözeten, savunan insanları hedef tahtasına koydular. Türkiye’de bu günlerde 1950’lerin A.B.D si gibi bir “McCarthy Dönemi” yaşıyor. Türkiye’de 2000’li yılların başlarında başlayan son süreç, Ecevit’in bir şekilde iktidardan uzaklaştırılması, Kemal Derviş’in gelmesi ve erken seçimi tetiklemesi, arkasından AKP %34 oy ile meclisin % 60’ından fazlasına hakim olmasıyla devam ediyor.
İslami engizisyondan güç alan güvenlik güçleri, cadılar üzerinde şimdiye kadar denenmemiş yeni silahlar deniyorlar. Üstelik bundan böyle, yönetenler iktidarını kaybetme korkusuyla, cadı olma ihtimali olan kişileri de cadılıkla suçlayabilecekler.
Derleyen: Serdar Yurdakul-Eylül 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder