Aslında mevcut hükümet iktidara geldiğinden beri her ay dış ticaret rakamları açıklanırken sadece ihracat rakamlarının vurgulanması bir alışkanlık haline dönüştü, sanki dış ticaret ihracattan ibaret! (sokaktaki insanın %80 nin ihracat ve ithalatın kelime anlamını bilmediği bir ülkede salla gitsin...) Peki madem ilgili siyasiler ihracatta bu kadar başarılı niye 70 milyar dolar cari açık var? bu rakam birdenbire bir gecede mi ortaya çıktı? bu rakamlar şişerken niye aylarca beklenildi; niye düşük tutulmuş kur politikasının eninde sonunda bu sorunu körükleyeceği öngörülmedi? acaba başka bir niyet mi var? malum bizde siyaset toplum için yapılmıyor, siyaset belli grupların maddi ve manevi çıkarları için yapılıyor.Hükümetler benim kendimi bildiğim son 40 yılda bu kesimlerin aracılığıyla ki buna seçmen deniyor sadece kendileri ve çevrelerini palazlandırıyorlar ve siyaset bir araç. Bir ver gülüm, al gülüm ortamı... Şimdi ortam hazırlandı çok rahatlıkla TCMB suçlanıp, bu kurumun bağımsızlığına karşı yasa teklifi vermeye zemin hazırlandı. Tabii bu bir komplo teorisi.
Neyse bu yazıya başlamamın esas amacı şu cari açık meselesi ve bu konudaki düşüncelerim. (Daha doğrusu düşüncelerimi yöneticilerimizin beceriksizliği tetikliyor) Şimdi ne demiştik cari açık bir gecede ortaya çıkmaz dolayısıyla vatan kurtaran şaban rolünde ortaya çıkıp, biz bunu biliyoruz, inceledik, cari açığa 6 sektör sebebiyet veriyor, bu işi yakında çözeceğiz inşallah, zaten bizim dışımızda 248 ülkede de bu sorun var demek benim gözümde çok seviyesiz ve cahilce bir yaklaşım. Çünkü dünyada proaktif olmayan yaklaşımların hiçbir değeri yok. Ayrıca bu seviyede bir teşhis biraz kafası çalışan ve biraz gazete okuyan herhangi bir vatandaşımız tarafından konulabilir, yeterki elinde "doğru" veriler olsun. Şimdi şu cari açığa bir bakalım;
- Enerji ithalatı, yaklaşık 30 milyar dolar. Elektrik üretiminin çok önemli bir kısmını doğal gaz çevrim santralleriyle sağlayıp sonra da valla doğalgaz pahalılandı ne yapalım bizim dışımızda gelişen bir olay demek bir beceriksizlik hatta benim gözümde hainliktir. Almanya, Belçika gibi güneş fakiri ülkeler bile güneş enerjisiyle elektrik üretirken biz bütün Ege ve Akdeniz'de elektrikli şofbenlerle su ısıtmamız ve bu duruma devlet olarak seyirci kalmak bence yine hainliktir. Bugünkü imkanlarımız ve ülkemizdeki mevcut 1.nesil güneş enerjisi teknolojisini kullanarak su ısıtsak bile 2,3 milyar dolar tasarruf edeceğimizden eminim. bu bizim ülkemiz için ciddi bir rakamdır.(Bunu yazarken konu konuyu tetikliyor. Ülkemizde bunca üniversite var ve yenileri açılıyor. Peki niçin bu sorun üniversitelerimize bir proje olarak verilmez? üniversiteler toplumun yararına proje üretemeyeceklerse bunlar ne işe yarar? bunlarda ayrıca cevaplanması gereken sorular)
- Ara malı ithalatı yaklaşık 40 milyar dolar. Ülkedeki tüm yabancı sermayeli firmalar tüm dünyada olduğu gibi nerede ne ucuz ise üretimde onu kullanıyorlar. Üretimin önemli bir kısmı yabancı sermayenin kontrolunda olması demek onların Türkiye'nin çıkarlarından çok kendi çıkarlarını düşünmeleri demektir. Dolayısıyla bizim kuru düşük tutmamız bu firmaların ekmeğine yağ sürmüştür. Bir Çin gerçeği varken, niçin yerli girdi kullansın. Bu gerçekler karşısında 3,4 milyon Türk insanının sağlıklı bir işe kavuşması hayaldir. Kısa vadede bu firmaları yerli ara malı kullanmaları için nasıl ikna edeceksiniz? sistemik olarak zaten tuzağa düşmüş durumdayız.
- Dayanıklı Tüketim malı ve Oto ithalatı; son birkaç senedir Türkiye'nin oto üretim üssü olduğu iddia edildi. bu ne biçim üretim üssü, ürettikçe ülke daha içeri giriyor! özellikle son üç senedir durum bu. Yöneticiler şunu mu bekliyor? Türkiye'de oto montajı yapan üreticiler, Türkiye'yi çok sevmişler, bu sevgilerinin karşılığında katma değeri Türkiye'de bırakıyorlar! Bugün kullanılan araçların %70'i ithal otomobildir. Hani biz oto üretim üssü olmuştuk? herşey yalan. Amaç cahilleri kandırmak. Bugün Türkiye'de insanlar ithal tüketim malı bağımlısı oldular. Amaç da buydu ve tek gerçek de bu. Onun için yabancı sermaye Türkiye'yi çok seviyor. Her mahallede AVM açılmasının, önüne gelene kredi kartı verilmesinin nedeni de bu. Tüketim alışkanlıkları tamamen insan davranışlarıyla ilgili bir konudur. Yerli malı kullanma kültürü son yirmi senede yabancı sermaye işbirlikçileri tarafından erozyona uğratıldı, okullarda, basında her alanda yerli malı kullanma küçük görüldü. Yerli malı arabaya binen, yerli malı tüketen küçük görülüyor. Bir nevi aşağılık kompleksi yaratıldı. Şimdide ne yapacaklarını bilemiyorlar. Suçu munzam karşılıkta, kredi faiz oranlarında arıyorlar. Halkı kandırıyor ve oyalıyorlar.
2023 yılında 500 milyar ihracat demek bugünkü yapı devam ederse en aşağı 750 milyar dolar ithalat, 200-250 milyar dolar dış ticaret açığı demektir. Aaaa dışarıda kargalar katıla katıla gülüyor!
Not: 2010 yılında 126 ülkeden 12 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmişiz. Ta Şili'den ithal elma gelmiş. Komedi oyunu gibi. böyle bir anlayış olamaz. Türkiye'nin kendi elması yok mu? Merak etmeyin Çin malı ekmek, zeytin ve yumurta da kapıda. Maksat istikrar sürsün, Türkiye büyüsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder