Bundan bir süre evvel tanınmış bir siyasetçiye radyo programında şu soruyu sordular; belediye başkanlığına aday olacak mısınız? Cevap: Evet arkadaşlar istiyorlar ama biliyorsunuz aday olunca büyük bütçeler gerekiyor. Benim de öyle bir bütçem yok!
Bu küçük diyalogdan esasında herşey anlaşılıyor. Belediye başkanlığı demek para demek. Yani hizmet etmek için çok büyük paralar harcamak, partiye yardım etmek falan gerekiyor. bütün bunların ne demek olduğunu yorumlamayacağım. Anlayan anlar. Ben burada sadece nasıl bir belediyecilik olmalı, arkadaşlarımla hergün paylaştığım görüşlerimi yazıya dökmek istiyorum.
İki gündür biraz ev ve ofis çevremin dışında dolaştım ve şehrin çeşitli bölgelerinde partilerin etrafı nasıl bir panayır meydanına çevirdiklerini gördüm. Bindiğim taksi şoförü bana şunu dedi:Ağabi insanlar bayrakları sayarak mı oy verecekleri partiyi seçiyorlar? Bundan güzel bir soru olabilir mi? Şu kriz döneminde belediye başkanlığına soyunan insanların çevreye ve ülkeye verdikleri zarara bakın. Yeni boyanmış köprü ayaklarına yapıştıran çirkin broşürler, otobüs duraklarında rastgele camlara yapıştırılan duyurular, şehrin en temiz görünen bölgelerindeki çirkin afişler, sayamayacağım kadar pislik ve boşuna harcanan para, üstelik şu kriz döneminde. niçin bu paralar sıkıntı çeken ailelere, parasızlıktan okuyamayan kitap alamayan öğrencilere aktarılmaz. Hadi sermaye yankısı, emperyalist işbirlikçisi siyasetçilerden vazgeçtim, peki niye halkçı geçinen siyasetçilerde aynı rezalete izin verir? Niye biri çıkıp ben seçim bölgemde pislik istemiyorum, biz parti olarak bu kötü ve yanlış gidişe uymayacağız demez?
Türkiye'de belediyelerin siyasetten koparılması lazım. Belediye meclislerinde iş adamları, müteahhit ve taşyapıcıların ne işleri var? niçin bu adamlar belediye meclislerine giriyorlar hiç merak etmiyor musunuz? halka hizmet için mi? niçin yapılacak işler, projeler o bölgede yaşayan insanlara sorulmuyor? Kadıköy'de ki otel inşaatı halka mı soruldu? Halk orada otel görmek istiyor mu?
Benim gönlümden geçen , bazı ülkelerde benzerleri olan belediyecilik şu; Belediye meclisleri seçimlerde oluşturulmayacak. O bölgedeki sivil toplum örgütleri başkanları, üniversite temsilcileri, meslek odaları temsilcileri, o bölgede bizzat oturan yaşayan halkın temsilcileri, çeşitli mesleklerden başarılı olmuş, kendisini çalışmaları ile, ürettikleri ile ispatlamış kişiler belediye meclislerine atanacaklar. Hizmet süreleri de yasayla belirlenecek. Bu arada siyasi partiler de sivil toplum örgütü oldukları için mecliste o bölgede aldıkları oy oranında temsilci bulundurabilecekler ama bu meclis kesinlikle iş adamlarının meclisi olmayacak. Bu meclis bir büyük holdingin yönetim kurulu gibi çalışacak. Belediye başkanına veya belediye yöneticisine uygun gördükleri yetkiyi verecekler ve çalışmalarını denetleyecekler. Belediye başkanını meclis içinden veya dışında aynı bir şirket genel müdürü gibi atayacaklar. Benzer uygulama Avustralya ve Yeni Zelanda'da var. Başkan başarılı olursa göreve devam edecek. Bu güven oyunu o bölgedeki halk verecek. Eğer meclis ve halk kişiyi başarılı bulursa başkan bir dönem daha devam edecek. toplam hizmet süresi 8-10 sene ile sınırlanacak. Eğer meclis uygun görürse kişi görevine meclis üyesi olarak devam edecek böylece bilgi kopukluğu yaşanmayacak.
Yapılacak tüm projeler ve ihtiyaçlar listelenecek ve oya sunulacak. Böylece projeler siyasetçilerin çıkar sağlama aracı olmayacak.
Bu benim idealim. Gerçekleşmesi zor diye düşünenler olabilir ancak hiçbir şey kolay değil. Bu fikirleri yaymak ve mücadele etmek lazım. Aksi takdirde bu düzen böyle gidecek. Mevcut sistemden mevcut siyasi yapı çok memnun. Belediye'yi ele geçirdiniz mi köşesiniz. Maksat halka hizmet...
1 yorum:
Guzel yazi, haklisiniz.
Yorum Gönder